ÇAY AĞACI, ŞOLMUGRA, ÇÖREK OTU, MANUKA ve MANOLYA BİTKİ KARIŞIMI
(Melaleuca Alternifolia, Taraktogenos Kurzii Seed Oil, Nigella Sativa Seed Oil, Leptospermum Scoparium Branch/Leaf Oil, Magnolia Grandiflora Bark Extract)
Şolmugra (Chaulmoogra) Endonzeya, Malezya ve Filipinlerde yetişen orta büyüklükte bir ağaçtır. Güçlü anti-mikrobiyal ve anti-enflamatuvar (yangı, ödem, iltihap azaltıcı) aktiviteye sahiptir.
Cüzzam (Lepra) tedavisi eskiden Şolmugra yağı adı verilen bu doğal yağ ile yapılıyordu. Daha sonra 1940'larda lepra basilinin üremesini durduran sülfon türevi ilaçlar tedaviye girmiş ve lepralı hastalar bunları tüm yaşamları boyunca kullanmaya başlamışlardır. 1970'lerde yapılan araştırmalar sonucu çoğu tüberküloz tedavisinde de kullanılan Rifampisin, Ethionamid, Prothionamid gibi ilaçlarla, lepra basiline etkili Clofazimin isimli ilaç tedavi için kullanılmaya başlamıştır.
1982 yılında Dünya Sağlık Örgütü bu ilaçların birlikte uygulandığı en çok iki yıl sürede tamamlanan çok ilaçlı tedavi (Multi Drug Treatment=MDT) rejimlerini dünyaya duyurmuştur. Halen pek çok ülkede bu standart tedavi rejimleri neredeyse hastaların tümüne yakın bölümünde uygulanarak tamamlanmıştır. Saptanan yeni olguların da büyük bölümü aynı tedavi altındadır. Son yıllarda yapılan araştırmalarla Ofloxacin, Sparfloxacin, Clarithromycin ve Minocycline gibi ilaçlar lepra tedavisi için kullanılmaya başlamış ve bunlardan oluşan yeni rejimler, tedavi süresini kısaltmak amacıyla hastalarda uygulanmaya başlanmıştır. İlk defa Amerika'lı Dr.Faget tarafından 1941 yılında lepra tedavisinde Diamino Difenil Sülfon’u (DDS) kullanmış ve bu ilaç ile tedavi 1982 yılına kadar devam etmiştir. Daha sonra sülfona direnç gelişmesi ve uzun süre kullanımında da yan etkilerin ortaya çıkması, WHO'nun modern üçlü ilaç tedavisi ( Sülfon, Rifampisin, Clofazimine) bütün ülkelerde kayıtlı bulunan lepralı hastalara uygulanmaktadır. Bu uygulamalarda hastalar 2 gruba ayrılarak tedavi edilmektedirler. Lepranın tedavisinde kullanılan ilaçlar Dünya Sağlık Örgütü tarafından ücretsiz sağlanıyor. "Multi-pack" adı verilen aylık dozlar halinde ambalajlanmış ilaçların dağıtımı lepra merkezleri tarafından resmi olarak bildirimi yapılmış hastalara ulaştırılıyor.
Çörek Otu (Timokinon) ise beyaz çiçekleri olan yıllık otsu bir bitkidir. Asya ve Arap bölgelerinde yetişir. Antimikrobiyal ve antienflamatuvar aktiviteye sahiptir. Güçlü bir antioksidandır.
Yeni Zelanda’nın Manuka (Leptospermum scoparium) bitkisi Avusturalya’nın Çay ağacına benzer ancak on kat daha güçlü aktiviteye sahiptir. Maori’ler tarafından geleneksel olarak yaralar, yanıklar ve böcek ısırıklarında kullanılır. Özellikle gram-pozitif bakterilere karşı etkili bir anti-mikrobiyaldir.
Manuka Yağı (Farklı bir Çay Ağacı türü) inanılmaz derecede çok yönlü bir bitki olan Manuka’ya uzun zaman boyunca iyileştirici özelliklerinden dolayı büyük değer verilmiştir. Diğer özellikleri arasında, Manuka yağının antibakteriyel olması, mantar enfeksiyonuna karşı etkin olması ve yatıştırıcı özellikleri, kaşıntı ve deri enfeksiyonlarına neden olan mikroorganizmalar için mesela bakteriye bağlı sivilce için onu ideal bir karşı madde yapmıştır.
Manuka yağı, uzun süredir hastanelerde kapsamlı bir biçimde araştırılıyor ve bu araştırmalar sonucunda MRSA bakterisine (MethicillinResistant Staph. Aureus) karşı etkili olduğu bulunmuştur ki bu bakteri artık normal antibiyotiklere karşı dirençli bir bakteridir. Manuka ağacı Maori’ler tarafından geleneksel olarak romatizmadan, yanıklar, ateş, ürinal şikayetler, soğuk algınlığı, deri hastalıklarına kadar birçok rahatsızlık için kullanılmıştır. Bunun yanında kerestesi için de kullanılmıştır. Ormanda, Manuka büyük ağaçların yerleşmesine izin verir; küçük ağaçların büyümesine yardımcı olur ve çıplak arazide hızla kolonileşen ilk ağaçlardan olmasından dolayı çorak bölgeleri yerli Yeni Zelanda çalılıklarına geri dönüştürmede etkisi büyüktür. Manuka ağacı Yeni Zelanda ve Avustralya'nın bazı doğu ve batı bölgelerinde bulunur. Gri yeşil kabuklu 8m kadar uzunlukta ince bir ağaçtır. İnce noktalı yaprakları ve beyaz, bazen pembe kırmızı ya çalan çiçekleri vardır.
Manuka’nın dokuz değişik tipi vardır, bunları kokularından ve tatlarından ayırt edersiniz. Kaptan Cook tarafından Yeni Zelanda keşfedildiğinde batı dünyası ilk defa çayağacı ve manuka yağı ile tanıştı. Maoriler denizcilerin yaralarını, kanayan dişlerini, karın ve bağırsak rahatsızlıklarını ve agresifliklerini çay ağacından yapılan bandaj ve çaylarla tedavi ediyorlardı. Çay ağacı yağı kelimesi buradan geliyor. Kaptan Cook bazı tarifleri not almıştı, fakat bu notlar zaman içinde unutulmuştur. 1925 de yeniden çay ağacına ilgi başladı. Avustralyalı kimyager Dr. R. Penfold çok sayıda araştırma sonunda manuka ağacından kazanılan yağın, o zaman kullanılan karbolasitene kıyasla on kere daha fazla bakterilere karşı etkili olduğunu buldu.
Daha sonra sentetik yollardan üretilen penisilin, çay ağacını Pasifik ülkeleri dışında tekrar Avrupa ve Amerika'da unutturdu. 1930 yılından beri çay ağacı ciddi olarak araştırılıyor ve sürekli yeni bulgulara rastlanıyor. Çay ağacının diğer sentetik antibiyotiklere göre önemli farkı yan etkisi olmaması ve sağlıklı hücreleri de öldürmemesi. 60' lı yıllarda manuka yağının cildin derinliklerine kadar ulaştığını ve orada dezenfekte görevi yaptığını tespit ettiler. Manuka yağının enfeksiyonlara karşı güçlü etkisi vardır. Antibakteriyel etkisinden dolayı sivilce, siğil, akne, açık yara, yanıklar dahil cilt problemlerinde başarıyla uygulanır. Ayrıca egzama üzerinde de etkilidir. Antiseptik özelliği sayesinde yanık ve sıyrıklar üzerine uygulanabilir. Ayaklarda oluşan mantarlar üzerinde oldukça etkilidir. Egzama, saçkıran ve alerjili bölgeler üzerinde rahatlıkla uygulanabilir.
Manolya bitkisi de ABD’nin güneydoğusunda yetişen yerel bitkidir. Anti-enflamatuvar (yangı, ödem, iltihap azaltıcı) ve anti-mikrobiyal özellikte polifenolleri vardır ve bu bitki de güçlü bir antioksidandır.
Sonuç olarak bu 5 bitkiyi içeren bileşim P. Acnes bakterisine karşı antimikrobiyal özelliktedir. Siyah Nokta, Püstül ve akne tedavisinde kullanılır. Yağlı ve karma ciltlere uygundur. Karma ciltlerde enflamasyona bağlı semptomları azaltır. Siyah nokta, sivilce ve kabartıları azaltır. Sebum üretimini dengeler ve cildin yağ dengesini düzenler. Antibakteriyel, Antifungal (Mantar karşıtı), Antiviral, Antienflamatuvar (yangı, ödem, iltihap azaltıcı), Antioksidan, iltihap önleyici olup Uçuk (Herpes) tedavisinde de etkilidir.